DOĞU AKDENİZ HİDROKARBON KAYNAKLARI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA

DOĞU AKDENİZ HİDROKARBON KAYNAKLARI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA

Türkiye’nin Fatih gemisi ile Doğu Akdeniz’de hidrokarbon sondaj çalışmasını başlatma kararı üzerine; ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Margan Ortagus’un yazılı açıklama yapması, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanlığı’nın Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin münhasır ekonomik bölge olarak tanımladığı alanda sondaj faaliyetini başlattığı iddiasıyla sert bir dil kullanarak uyarıda bulunmalarını kabul etmemiz asla mümkün değildir.

Keza Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Anastasiades’in de, ilan edilen sözde Münhasır Ekonomik Bölge’den Türkiye’nin gemilerini çekmesi ve gemi mürettebatının tutuklanması için uluslararası baskı yapılması için yaptığı çağrı tamamen provokasyon amaçlı ve Doğu Akdeniz’de tansiyonu artırmaya yönelik kışkırtıcı bir adım olmuştur.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını yok sayarak, tek taraflı bir şekilde İsrail ile ikili anlaşma yoluna giderek Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmesi ve benzer şekilde Yunanistan’ın da, herhangi bir devlete bağlı bir adanın Münhasır Ekonomik Bölge olamayacağına dair teamüller olmasına rağmen,  Meis Adası’ndan başlayarak Münhasır Ekonomik Bölge ilanına gitmesi asla kabul edilebilir  durumlar değildir. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bu hukuksuz adımları ile Türkiye’yi Akdeniz’de İskenderun Körfezi yakınındaki deniz alanında sınırlandırmayı ve sıkıştırmayı amaçlamaktadır.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin tek taraflı olarak ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge, KKTC’nin yetki alanlarını da kapsamakta olup, bu vahim durum Kıbrıslı soydaşlarımızın da haklarının gasp edilmesi anlamını taşımaktadır.

Türkiye’nin ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini korumak hepimizin asli görevi olup, uluslararası baskılarla Türkiye ve KKTC’nin haklarının gasp edilmesine kesinlikle göz yumulamaz.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin, şimdiye kadar Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmediği halde Türkiye’nin haklarını ihlal ederek ve KKTC’nin varlığını hiçe sayarak tek taraflı olarak İsrail ve diğer ülkelerle deniz yetki alanı belirlemesi gayri hukukidir.

Bu noktada ABD Yönetimi’nin de 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası uyguladığı baskıcı tutumu yeniden uygulamaya koymaya çalışması ve Türkiye’ye açıkça tehditte bulunarak; Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın iddia ettiği tek taraflı ve gayri hukuki Münhasır Ekonomik Bölge’yi kabul etmesini, burada sondaj yapmamasını, bu durumunun kendileri için son derece önemli olduğunu, sözde münhasır bölgelerin Rum tarafına ait olduğunu ifade etmesi alenen uluslararası hukukun ihlali anlamına gelmektedir.  ABD Yönetimi’nin bu adımı Türkiye’ye karşı dostane bir tavır içinde olmadığının göstergesidir.

Benzer şekilde Avrupa Birliği’nin de, Doğu Akdeniz’deki zengin hidrokarbon yataklarını göz önüne alarak, KKTC’nin meşru haklarını görmezden gelmesi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne ekonomik destek vermesi ve bu zengin enerji kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılması için gösterdiği çaba maksatlıdır ve kabul edilmesi mümkün değildir.

Doğu Akdeniz’de son günlerde çok sıcak gelişmeler yaşanırken, Türkiye’deki tüm siyasi partilerin bu konuda duyarlı olmaları ve geç kalmadan gerekli tepkileri ortaya koymaları gerekmektedir.  

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda olduğu gibi Türkiye’nin ve KKTC’nin uluslararası hak ve menfaatlerini korumak üzere atacağı tüm adımlarda Yeniden Refah Partisi olarak arkasında olduğumuzu ifade etmek isteriz.

Dr. Fatih Erbakan

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı